Ana içeriğe atla

Psikopat - Sena Yağmur Yalçın (Psikopat #1) | Kitap Yorumu #32

***Tanıtım***
Devlin Dates sıkıcı geçen hayatında, bir anda Dış İşler Bakanı olan babası Mark Dates'i sevmeyenlerin hedef tahtası haline gelir. Birbiri ardına yapılan baskın ve alınamayan itiraflardan sonra, Devlin'in hayatı riske girer.


Çok geçmeden de bakanın oğlunu koruyamayan hükümet, onu koruyup kollaması için gözetim altında ki Shailene Segrod'u tımarhaneden çıkarır. Bundan böyle şiddet yanlısı, ruhsal sorunları olan Shailene'in görevi Devlin'i koruyan bir hayalet olmaktır. Ama araya giren intikam ateşi, hırs ve nefretle, işler psikopat bir hal alarak derinleşir. Ve Shailene de, daha da psikopatlaşmaktan geri kalmaz.
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 512
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Parola Yayınları

***Yorum***


Bu kitap hakkında nasıl bir yorum yazmam gerektiğinden tam olarak emin değilim o yüzden geleneği bozmuyorum ve ilk paragrafta kitabın elime geliş hikayesinden bahsetmeye başlıyorum. Bundan gerçekten çok uzun zaman öncesine dayanan bir hikayeye sahip bu kitap ile aramda oluşan ilişki. Sanırım kitabın ilk çıktığı dönem yani geçen sene nisan yahut mayıs dönemleri - yazarın arkadaşım olmasının nüfuzunu kullanarak- kitap okuyup değerlendirmem üzerine Sena tarafından bana yollandı. Evet, bir kitabı bu kadar çok süre kütüphanede bekletmek gerçekten insanı rahatsız eden bir durum olmakla birlikte ziyadesiyle beni de irrite etti. Fakat ne olduysa elim bir türlü kitaba gitmedi. Ayrıca o dönemler sınav dönemlerim olduğu için erteleme imkanı buldukça erteledim, erteledim durdum.

''Shailene hem açmak istemediği, hem de ucundan bakıp çözemeyeceğine karar verdiği bir bulmaca gibiydi. Bazen gerçek bir kız gibi davranır, bazense işitme engelli gibi etrafta amaçsızca dolanır, bazende onu korkutan biçimde elinde bir tereyağ bıçağıyla yatağının başında beklerdi.''

Fakat her şey bir sona ulaştığında , aslında her şey yeni başlıyordu çünkü CNR kitap fuarına gitmem ve ikinci kitabını yazarından imzalı almamla birlikte kitabı daha fazla geçiştirmeyip okumam farz oldu, farz olmak bir yana artık bunu yapmak zorundaydım aksi takdirde bulunacağım durum büyük bir ayıp getirecekti. Of düşünsenize kankanız size okumanız için yazdığı kitabı gönderiyor ve siz her defasında okumayı erteleyip duruyorsunuz. Ben Sena'nın yerinde olsam kendi şahsıma çoktan isyan etmiştim. Vallahi iyi sabır etmiş. Çok teşekkürler Sena!

Şimdi kitabın genel hatlarından bahsetmek gerekirse, kitap çok fazla karaktere sahip olsa bile olay örgüsü Devlin, Black ve Shailene arasında geçiyor. Bir ara bermuda şeytan üçgeni gibi enteresan bir aşk üçgeni olacak gibi olduysa da yazar - arkadaşım olduğu için demiyorum GERÇEKTEN!- bu noktada klişelere yeterince kafa tutmayı başarabilmiş. Kısaca konuyu özetlemek gerekiyorsa, Shailene gerçekten tam bir kaçık. Ama ben bu Shailene'nin kaçık olma hikayesini falan biraz zoraki buldum. Yani farklı noktadan bir yakalama olduysa da bazı noktalarda bir hani, bilirsiniz sizin bedeniniz 40'tır ama pantolonu 36 beden alırsınız ve içine girersiniz ya işte o biçim bir tat bırakmıştı.

Psikopat ne olursa olsun yeteri kadar estetik bir isim seçimi olmasa da kitabın içeriğini yansıtan tarzda. Ancak, ilk sayfalar - ilk dediğimde 100-150 civarı- değişik olaylar olduğunda gerçekten rahatsız ediciydi. Hani testere filmini izlersiniz, bilirsiniz olacağını ama o sahne görüntü açısından rahatsız edicidir ya. Aynen öyleydi. Demek, abes-i iştigal kaçmaz sanırsam ama sert ve tiksindiriciydi. Ve bunu sevdim. Hani bu kitap gençlik kitabı tarzında değildi bence. Gerilim ya da korku olabilir, korku demesek bile gerilim ya da tüyler ürperticilik diyebiliriz.

Bunun yanı sıra ilk 250 sayfaya kadar çok zorlanarak geldim, bu benden mi kitaptan mı kaynaklanıyordu bilemeyeceğim ama böyle normal tren gibiydi. Yüksek hızlı trenin varlığını biliyorsunuz ama yine de normal treni tercih ediyorsunuz gibiydi. Fakat 250 küsüratlı sayfalardan sonra, yazarın kaleminin açıldığı çok bariz fark ediliyor. Kelime seçiminde ve cümle kurulumunda apaçık bir rahatlama var. Zaten kitap benim için 250. sayfadan sonra başladı desem hiçte havada kalmaz.

''Sanıyor musun ki
Seni gerçekten mutlu edebilirim?
Sadece beni yanlış anlama
Benim sevişim güçlüdür,
Ama seni ikna etmeye çalışmayacağım.''


Normalde kitaplarda çok fazla alıntılanacak yer bulan, çiçeğin böceğin altını çizen ben nedense bu kitapta alıntı yapacak yer bulamadım. Bu kitabın alıntı olmayacak gibi bir kitap olmasından falan KESİNLİKLE değildi, sadece böyle sanırım ruhumu okşayan pek fazla kelimeyle karşılaşmadım. Kitap ile aramdaki bağın çok can ciğer kuzu sarması olmadığını söylemem sanırım olayı ve içinde bulunduğum halet-i ruhiyeyi en doğru şekilde özetleyecek.
Kitap kötü değildi, hatta eğer bir kategoride değerlendirecek ol
ursak, basımı olmuş çoğu wattpad kitaplarına oranla gerçekten başladığı nokta gelecek vaat ediyor. Gel gelelim ki, kitap ile aramda bağ oluşmadı bu da kitabın türünden kaynaklanıyor. Onun dışında, akıcılık dersek, akıcılık olması gerektiği kadar iyiydi. Diyaloglar GERÇEKTEN iyiydi. Karakterlerin bir öyle bir böyle gel gitleri pek yoktu, normallerdi yani sağlam karakterler oluşturmuştu. O karakterin o esnada ne yapabileceğini biliyordunuz, yanar döner bi'acayip değillerdi.

Sanırım bu kitap hakkında daha fazla bir şey söyleyemeyeceğim. Bu okuduğum Psikopat serisinin ilk kitabı bir de ikinci kitabı var, ismi Sosyopat, ne zaman okurum hiç ama hiç bir fikrim yok çünkü ben art arda seri kitabı okuyabilen birisi değilim. Ki bu kalbimi acıtıyör... Keskin bir dil ve bambaşka bir kurgu ile karşılaşmak istiyorsanız ayrıca psikolojik gerilim ya da rahatsız edici noktalar sizi rahatsız etmiyorsa eminim bu kitabı benden daha fazla seversiniz.
öpücükler xoxox

Yorumlar

  1. Daha önce görmemiştim bu kitabı. Çok farklı bir konusu var gibi. Şans vermeye değer görünüyor. Zevkle okudum yorumunu.. Ayrıca yazar arkadaşın olduğu halde tamamen tarafsız yorum girebilmen harika.. Sevgiyle kal.. ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konusu gerçekten farklı, ama başka bakış açıları kitabı tam olarak nasıl değerlendirir bilemiyorum, imkanın olursa al oku derim :3

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Durkheim Öldü! - Arthur Asa Berger | Kitap Yorumu #52

***Tanıtım*** 1910 yılında, Londra'da, dönemin önde gelen sosyologlarının ve politik aktivistlerinin bir araya geleceği bir konferans toplanacaktır. "Toplumsal İlerleme" teması etrafında gerçekleşecek konferans Londra basınında günler öncesinden yankı bulmuş, gazete sütunlarında konuşmacıların fotoğrafları ve teorik yaklaşımlarını anlatan makaleler arz-ı endam eylemektedir. Fakat konferansa günler kala, tüm zamanların en ünlü dedektifi Sherlock Holmes'ün Baker Sokağı'ndaki evinin kapısı bir kadın tarafından çalınır. Artık yumrukların konuştuğu bir kavgayı ve mücevher hırsızlığını içine alan bir gizem, Holmes ve kadim dostu Dr. Watson tarafından çözülmeyi beklemektedir. İnsan eylemlerini açıklama amacındaki sosyal teori, bu sefer bizzat eylemlerin nedeni olmuştur. Holmes bizzat sosyal teoriyi soruşturmaya başlar, sorguladığı kişiler ise bu teorilerin yaratıcılarıdır: W. E. B. Du Bois, Emile Durkheim, Sigmund Freud, Vladimir Lenin, Georg Simmel, Beatrice Webb ve M

Ev Kızı Evren - Filiz Şakar | Kitap Yorumu #38

***Tanıtım*** Kitaplar, gizem ve cinayet; mükemmel birleşim. -Tess Gerritsen- Tess Gerritsen Ev Kızı Evren'in karakterlerinden biri, üstelik bu kitap için sarfettiği övgü dolu sözcükler kapakta yer alıyor. Ev Kızı Evren -Wattys 2015 Kazananı - 56 hafta boyunca Macera Kategorisi birincisi olarak kaldı - 54 bin yorum, 107 bin oy aldı. Salata yaparken bıçağı ne kadar hızlı kullandığınızla övündünüz mü hiç? Övünün ! Ya da beşinci katta cam silerken en uzak noktayı bile pırıl pırıl yapabilmek için ne kadar güç sarf ettiğinizi fark ettiniz mi? Edin! Peki, halıya dökülen mürekkebi nasıl çıkaracağınızı biliyor musunuz? Bilin! Bütün bunları bilince bir ev kızının neler yapabileceğine hayret etmeyeceksiniz. Ev Kızı Evren polisiye bir olayı mizahi diliyle anlatırken, heyecanla kalkıp en yakındaki tavayı sapından sıkıca kavramanızı sağlayabilir. Ve sıradan bir tavayla, bir kahraman yaratmış olabilir…  "Ben bir masal kahramanı değilim. Hiçbir zaman da olmayacağım. Ben bir ev kızıyım. Ger

Buz Ateşi - Amanda Hocking (Kanin Günlükleri #1) | Kitap Yorumu #36

***Tanıtım*** Fantastik / Kurgu / Yabancı Orijinal İsim:  Frostfire (İngilizce) Sayfa sayısı:  328 Ebat:  13.8x21 cm Yayın Tarihi:  Mart 2016 ISBN:  978-605-09-2568-5 Buzlar ülkesi Kanada’nın derinliklerinde, troll kabilelerinin en güçlüsü Kaninler hüküm sürüyor. Uzun sarı saçları ve mavi gözleriyle Kaninler arasında hemen göze çarpan, on dokuz yasındaki Bryn, kabilesinden dışlanmış bir melez ve tek isteği, kralın seçkin muhafızlar ordusunda  kendine bir yer edinebilmek... Aşkları için seçkin konumlarından feragat eden anne babasının aksine, Byrn ülkesine ve halkına hizmet etmek, isinde en iyi olabilmek için her şeyden vazgeçiyor. Bryn’in bir de gizli bir amacı var: babasının canına kast eden eskinin muhafızı, şimdinin haini yakışıklı Konstantin’den intikamını alabilmek. Byrn’ın soluk kesen “Kanin Günlükleri” macerası Buz Ateşi ile alev alıyor. ***Yorum*** ''Demek biz...'' Duraksayıp dudaklarını yaladı. ''İnsan değiliz, öyle mi? Hayır, puma ile aslan ar