Ana içeriğe atla

Yabancı - Diana Gabaldon (Outlander #1) | Kitap Yorumu #49

***Tanıtım***
Sene 1945. Eski bir savaş hemşiresi olan Claire Randall, evine dönmüştür. Tekrar bir araya geldiği eşiyle ikinci bir balayına çıkar. Salisbury Düzlüğü’nde bulunan tarihi taş çemberini ziyaret ederler. Bu taşlardan birine dokunan Claire birden kendini, savaş yüzünden yıkılmış ve gruplaşmış sınır baskınlarına maruz kalan İskoçya’da bir yabancı olarak bulur. Sene 1743’tür.

Anlayamadığı güçler tarafından zaman içinde geçmişe savrulan Claire, hayatı için tehdit oluşturabilecek mülk sahipleri ve casusların arasına düşmüştür. Cesur bir İskoç savaşçısı olan James Fraser, Claire’e öyle sınırsız bir aşk sunar ki, genç kadın sadakat ve tutku gibi iki zıt duygunun arasında sıkışıp kalır. Farklı zamanlarda yaşayan ve hiç ortak özellikleri olmayan bu iki adam arasında bir seçim yapması gerekmektedir.


İnce Kapak: 
Sayfa Sayısı: 838
Baskı Yılı: 2010


***Yorum***

''Gecenin karanlığında otuz kilometre yolu at sırtında, kötü yol koşullarında, İskoç etekli adamlar grubu eşliğinde sürdüğünüz atı bir yaralıyla paylaşmayı olay olarak görmediğiniz takdirde, yolculuğun kalanının olaysız geçtiğini söyleyebilirim.''


Bu öyle bir kitaptır ki! Anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum. Nereden aldığım ile başlasam iyi olacak. Yine bir gün Epsilon Standında çalışırken... Eskişehir Kitap Günleri'nde edindiğim bir diğer kitaptır kendileri. Tüm yaz, bir kitap daha okuyayım sonra Yabancı'ya başlayacağım diye diye süründürdüğüm kitap olma özelliğini de taşır ayrıca. Çünkü 800 küsür sayfa demek, nereden baksan 3 kitaba eşit demek, insan ister istemez 'hayırdır inşallah' oluyor haliyle. Lakin, boşuna gözümü korkutmuş, boşuna geç kalmışım. Neyse ki sonradan, bütüüün tayfanın Yabancı okuması ile birlikte (hemde neredeyse hepisi orijinal kapak edinmiş, bendeki dizi kapağı) bende zamanı daha fazla geçirmeden okuyayım dedim tabii.

''Yürürken bir anda bir şeyin daha farkına vardım. Bilinmeyen düşmanları olan genç bir kaçak olarak bir yabancıya çok fazla güveniyordu.''

Kitabı kabaca özetlemek gerekirse, Claire isimli esas kızımız var. Tamam burada özetlemeyi bırakmak istiyorum. Claire esas kız olduğu için bütün dengeler onun üzerine kurulu ve tüm kitabı özetleyen cümle bu. ''Claire esas kızdır.'' Diğer özet cümlesi ise, ''Jamie ile tanışır.'' Hah. Tüm 800 sayfa boyunca olan biten aslında, tam anlamıyla bu. Fakat 800 sayfa boyunca bunu nasıl anlatmış, ne olaylar olmuş, derken bir bakıyorsunuz kitap bitmiş. Neyse ki içim kitap bittiğinde hafiften rahat çünkü daha okumam gereken kapkalın bir çok seri devam kitabı bulunmakta. Ayrıca dizisi de var. Yani nereden kaçırsam ipin ucunu oradan toparlayabileceğim bir çok alternatif çıkar yolum mevcut.

''Senin efendinim... Sen benimsin. Kendi ruhumu kaybetmeden seninkine sahip olmam imkansızdı.''


Şimdi, benim için tüm dengeleri altüst eden bir noktadır yukarıdaki alıntı. ''Sen Benimsin'' gördüğünüz üzere. O cümle beni bir aşk kitabında geçen ve beni delicesine irrite eden bir cümle olma özelliğini taşırken, bu kitapta okuduğum anda elim ayağım boşaldı, gözümden bir damlacık yaş süzüldü, içim ısındı bir hoş oldum yani. Kitabın güzelliğinin fevkialadeliğini buradan verebiliriz bence. Ya bakar mısın, kitabın kabaca özetini geçiyordum nereden nereye geldik, hey yavrum hey!

İşte efendim, bu Claire 1945 yılında yaşayan savaş hemşiresidir. Böyle akıllıda bir kadındır. Yani hatta benim tanıdığım en zeki kadın karakterlerden birisi olma özelliğini taşır ki bu durum gerçekten takdire şayan bir durumdur. Çünkü bilirsiniz, genelde aşk kitaplarındaki kızçelere masumcuku oynatırlar, bununla kalmaz, beyni alınmış gibi davrandırttırırlar, böyle aşk sarhoşu ederler kör olurlar. Ama Claire öyle mi? DEĞİL!

''Tanrının adaletine karşı kılıç çekmeye mi cüret ediyorsun? dedi bodur yargıç. Jamie kılıcını tamamen kınından çıkardıktan sonra onun önünde, yere sapladı ve kılıcın kabzası boşlukta sallanmaya başladı.
''Onu bu kadını korumak ve gerçekleri göstermek için çektim. dedi. Eğer burada bunlara karşı çıkan biri varsa onlar benimle görüşmeliler. Tanrı'nın ise sırası gelecek.''


Jamie esas oğlan dedim ya az evvel. Hemde ne esas oğlan... Claire'den 200 yıl evvel yaşayan 23 yaşında körpecik bir İskoç kendileri. Körpecik dedim ama tam olarak körpecik değil, o zamanlara bakacak olursak gayet adam... ADAM BEEE! Jamie fan clup damarım canlandı bak yine. Gerçekten, abartılmamış, kendi çizgisinden şaşmayan, ağırlığı olan, - ki bazen çok ağır- vıcık olmayan bir erkek karakter Jamie. Ve efsanevi bir aşık. Yani her genç kız bence beyaz atlı prensini düşlerken Jamie standardını göz önünde bulundurmalı diyorum. 
Claire, azıcık yerinde duramadığı için, 1945 yılında, ''aa uzakta bir taşlar var, nedir bu taşlar kimin bu taşlar'' diyerek, büyü sonucu 200 yıl geriye ışınlanır('?) yani ışınlanma diyebilir miyiz bilmiyorum ama gayet kadın, göz açıp kapayıncaya dek 200 yıl evvele gidiverdi.

''Bugüne kadar cadılara inanan yaşlı bir kadına hiç rastlamadım, doğrusunu istersen gencine de rastlamadım. Cadılara ve büyücülere inananlar hep erkeklerdir, bunu da kendileri çok doğal ve salak yaratıklar oldukları için yaparlar.''

Velhasıl kelam, kitap 800 sayfa mıydı, hemde ne 800 idi. Ben derslerim ağırlaşmadan okuyayım diye 27 Eylül tarihleri civarında kitaba başladım, ama eve gelip tembellik yapmaktan sadece okulda okuduğumdan dolayı epey süründürdüm. Sürünecek uzatılacak bir kitap değil. Dili çok tatlı, akıcı, hikaye örgüsü desen içine çekiyor: Kendini çok fazla tekrara da düşmüyor.

Gidin, paranıza kıyın ve bu kitabı alın! Tüm serisini alın, kupasını alın, tişörtünü alın her şeyini alın, nokta tanesi kadar pişman olmazsınız!

''İnsanın fiziksel gücünün tükendiği anda bile bedeli ne olursa olsun savaşı bitene kadar dayandığı ve kendini güçlü hissettiği anlar vardı. Bu güce kadınlar doğum yaparken, erkekler de savaş alanında ulaşıyorlardı.
Bu nokta geçildiği anda korku ya da acı kalmıyordu. Yaşam çok basit bir hal alıyordu, sadece yapmaya çalıştığın şeye odaklanıyordun, ya da bunu yapmaya çalışırken ölüyordun ve bu o an için sana bir şey ifade etmiyordu.''


öpücükler xoxo






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Durkheim Öldü! - Arthur Asa Berger | Kitap Yorumu #52

***Tanıtım*** 1910 yılında, Londra'da, dönemin önde gelen sosyologlarının ve politik aktivistlerinin bir araya geleceği bir konferans toplanacaktır. "Toplumsal İlerleme" teması etrafında gerçekleşecek konferans Londra basınında günler öncesinden yankı bulmuş, gazete sütunlarında konuşmacıların fotoğrafları ve teorik yaklaşımlarını anlatan makaleler arz-ı endam eylemektedir. Fakat konferansa günler kala, tüm zamanların en ünlü dedektifi Sherlock Holmes'ün Baker Sokağı'ndaki evinin kapısı bir kadın tarafından çalınır. Artık yumrukların konuştuğu bir kavgayı ve mücevher hırsızlığını içine alan bir gizem, Holmes ve kadim dostu Dr. Watson tarafından çözülmeyi beklemektedir. İnsan eylemlerini açıklama amacındaki sosyal teori, bu sefer bizzat eylemlerin nedeni olmuştur. Holmes bizzat sosyal teoriyi soruşturmaya başlar, sorguladığı kişiler ise bu teorilerin yaratıcılarıdır: W. E. B. Du Bois, Emile Durkheim, Sigmund Freud, Vladimir Lenin, Georg Simmel, Beatrice Webb ve M

Buz Ateşi - Amanda Hocking (Kanin Günlükleri #1) | Kitap Yorumu #36

***Tanıtım*** Fantastik / Kurgu / Yabancı Orijinal İsim:  Frostfire (İngilizce) Sayfa sayısı:  328 Ebat:  13.8x21 cm Yayın Tarihi:  Mart 2016 ISBN:  978-605-09-2568-5 Buzlar ülkesi Kanada’nın derinliklerinde, troll kabilelerinin en güçlüsü Kaninler hüküm sürüyor. Uzun sarı saçları ve mavi gözleriyle Kaninler arasında hemen göze çarpan, on dokuz yasındaki Bryn, kabilesinden dışlanmış bir melez ve tek isteği, kralın seçkin muhafızlar ordusunda  kendine bir yer edinebilmek... Aşkları için seçkin konumlarından feragat eden anne babasının aksine, Byrn ülkesine ve halkına hizmet etmek, isinde en iyi olabilmek için her şeyden vazgeçiyor. Bryn’in bir de gizli bir amacı var: babasının canına kast eden eskinin muhafızı, şimdinin haini yakışıklı Konstantin’den intikamını alabilmek. Byrn’ın soluk kesen “Kanin Günlükleri” macerası Buz Ateşi ile alev alıyor. ***Yorum*** ''Demek biz...'' Duraksayıp dudaklarını yaladı. ''İnsan değiliz, öyle mi? Hayır, puma ile aslan ar

Ev Kızı Evren - Filiz Şakar | Kitap Yorumu #38

***Tanıtım*** Kitaplar, gizem ve cinayet; mükemmel birleşim. -Tess Gerritsen- Tess Gerritsen Ev Kızı Evren'in karakterlerinden biri, üstelik bu kitap için sarfettiği övgü dolu sözcükler kapakta yer alıyor. Ev Kızı Evren -Wattys 2015 Kazananı - 56 hafta boyunca Macera Kategorisi birincisi olarak kaldı - 54 bin yorum, 107 bin oy aldı. Salata yaparken bıçağı ne kadar hızlı kullandığınızla övündünüz mü hiç? Övünün ! Ya da beşinci katta cam silerken en uzak noktayı bile pırıl pırıl yapabilmek için ne kadar güç sarf ettiğinizi fark ettiniz mi? Edin! Peki, halıya dökülen mürekkebi nasıl çıkaracağınızı biliyor musunuz? Bilin! Bütün bunları bilince bir ev kızının neler yapabileceğine hayret etmeyeceksiniz. Ev Kızı Evren polisiye bir olayı mizahi diliyle anlatırken, heyecanla kalkıp en yakındaki tavayı sapından sıkıca kavramanızı sağlayabilir. Ve sıradan bir tavayla, bir kahraman yaratmış olabilir…  "Ben bir masal kahramanı değilim. Hiçbir zaman da olmayacağım. Ben bir ev kızıyım. Ger