Ana içeriğe atla

Ayyaş Buda - Göktuğ Canbaba | Kitap Yorumu #33 |

***Tanıtım***
Tümden geliyor ve güme gidiyordu, tüm OBEB ve OKEK'lerinin toplamı belki de ona evrenin sırlarını açıklayabilirdi ama bunlar benim umurumda değildi." Hayat, çukur ve tümseklerle dolu bir patika. Dünya, biçimsiz heykeller gibi dikildiğimiz bir yer. Ayyaş Buda, kozmik şakacıya karşı atılan bir kahkaha, mistik bir kılavuz. Göktuğ Canbaba, bilge ağaçların kollarında huzurlu bir uykuya ya da uçurumun kenarında ayaklarımızı gıdıklayan bir rüzgârla konuşmaya çağırıyor bizi. Bu kitaptaki öyküler, kutsal ve sıradan dünyalar arasında yalın ayak koşma rekoru kırıyor, yeraltında adım atmaya başlayıp gerçeküstü bir yolda ilerliyor Ayyaş Buda, sorularla dolu bir hayata karşı icra edilen serseri bir serenat. Cevaplarımız bir yol düşümü uzakta…

(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 160
Baskı Yılı: 2016
Dili: Türkçe
Yayınevi: İthaki Yayınları

***Yorum***

''Yolda içilen yudumlar, bana okyanus kıyısında içilenlerden bile daha tatlı gelirdi nedense. Belki de yolda doğduğum ve hayatımı yollarda geçirdiğim için böyledir bilemiyorum... Tabii ki yalan söyledim... Hiç kimse henüz Mad Max değil.''

Merhaba herkese, uzun yıllardır yine yorum yazmayı bir kenara bırakan ben ne kadar da aktifim öyle değil mi? Teveccühünüz efendim. Şimdi elimdeki kitabın her zaman olduğu gibi elime geçiş hikayesini anlatayım. Bu kitap, Eskişehir kitap fuarından 'aman tanrım param var bitirene dek harcamam lazım!' hunharından kopmuş gelmiş, İthaki standından alınmış, kapağına tutulunmuş nacizane bir kitaptır kendileri. Ve hayır alırken kitabın içeriğinden falan haberim yoktu. Bir kaç kitap seçimimden anlıyorum ki ben kapağına göre kitap alanlardanım. O yüzden bu kitabında kapağına durmaksızın övgüler yağdırabilirim.

''Dünya, taze domateslerin ve sivri biberlerin etrafındaki organik dansını icra ederken ben, radyasyon sızıntısı olan bir santralin arka bahçesinde piknik yapıyordum sanki.''

Bu kitap hakkında uzun uzadıya yorum yapabileceğimden emin değilim. Yani böyle okudum ama, ne okudum, niye okudum, güzel miydi yoksa değil miydi emin olamadığım hatta ve hatta karar veremediğim bir kitap. Parça parça öykülerden oluşuyor ve hakkını yememek gerekir ki, öykülerin sonuçları insana bir şeyleri gösterir nitelikte, yahut ben kendime pay çıkardım, bak yine emin değilim. Fantastik desek, bir nevi fantastik, ama değil gibi de, belki de bu kitap türünün başka bir adı vardır ama ben bilmiyorumdur - ki bu oldukça olası- ama tam da dilimin ucunda be!

''Oysa karanlık şeyleri düşünmesek ortaya ne hayalet ne de korku çıkacaktı. Düşünceler evrenindeydik ne de olsa ve her düşünce aslında dokunabileceğimiz kadar sertti.''

Çok minicik kitabın kısa özetini geçeyim, Gogo ismiyle seslenilen baş kahraman ve yandaşı Ferit'in Uzak Doğu'ya ve ruhlarına ve kendi zihinlerine, uykularına ve bir çok tapınağa yaptıkları yolculukları ele alıyor. Yazar, kitabı yaptığı seyahatten sonra yazmaya karar vermiş. Yazdıklarının ne kadarı gerçekten yaşanmış, ne kadarı tamamiyle hayal ürünü olduğu muamması ile beşyüz bilinmeyenli denklem ; ya da gidip yazara mail atabiliriz kim bilir.


''Hiçbir insanın ruhu tek değildir. Dünyaya saçılmış topraklar üzerinde, ruhunun diğer parçalarına ulaşmadan gerçek yolunu asla bulamazsın. Kendini parçalanmış bir vazonun küçük bir parçası gibi düşün. O kadar eksiksin ki sana bakınca ne olduğunu bile anlayamıyorum.''

Kitabın dili insanı sıkmayacak cinstendi, hatta ve hatta şöyle bir öneri getirebilirim ki, kitabı bir anda bitirmek yerine baş ucunuza, çantanıza ya da arada bir açıp okuyabileceğiniz ve çocukların ulaşamayacağı yerlere bırakıp, zaman zaman okursanız, tek solukta okumaktan kat ve kat daha fazla keyif alırsınız. Çünkü ben kendimden biliyorum, ara ara okuduğumda hissettiğim keyif bir anda bitirme çabamdan çok daha iyiydi. Acaba bu kitap biraz da kişisel gelişim sayılabilir mi? Birazcık? Ucundan bucağından? Hiç mi?

''İstediğin her şeye sahip olabilirsin ya da sahiplenmenin küstahlığına kendini kaptırmadan her şey ile dost olabilirsin. Önemli olan şu dostum, herkesin aradığı kainat senin göz kapaklarının ardında. Her şey beyninin kıvrımlarında bir yerlerde. Gerçeklik senin, benim değil ve benim gerçekliğimin içinde sen bir hayalden ibaretsin!''

Şahsi görüşüme gelip, kitap yorumunu noktalamak gerekirse, bu kitabı okuduğunuza pişman olacağınızı , ah vah zaman harcadım yazık ettim gibisinden hayıflanmalar nidalayacağınızı düşünmüyorum. Gayet hoşunuza gidecek, hatta bazı yerlerin altını çizip 'heh bu da güzel cümleymiş burada dursun' diyeceksiniz. Değişik bir tarzda, romandan farklı nefes almak için okunabilecek, kısacık minicik içi dolu turşucuk bir kitap.

öpücükler xoxox
















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Durkheim Öldü! - Arthur Asa Berger | Kitap Yorumu #52

***Tanıtım*** 1910 yılında, Londra'da, dönemin önde gelen sosyologlarının ve politik aktivistlerinin bir araya geleceği bir konferans toplanacaktır. "Toplumsal İlerleme" teması etrafında gerçekleşecek konferans Londra basınında günler öncesinden yankı bulmuş, gazete sütunlarında konuşmacıların fotoğrafları ve teorik yaklaşımlarını anlatan makaleler arz-ı endam eylemektedir. Fakat konferansa günler kala, tüm zamanların en ünlü dedektifi Sherlock Holmes'ün Baker Sokağı'ndaki evinin kapısı bir kadın tarafından çalınır. Artık yumrukların konuştuğu bir kavgayı ve mücevher hırsızlığını içine alan bir gizem, Holmes ve kadim dostu Dr. Watson tarafından çözülmeyi beklemektedir. İnsan eylemlerini açıklama amacındaki sosyal teori, bu sefer bizzat eylemlerin nedeni olmuştur. Holmes bizzat sosyal teoriyi soruşturmaya başlar, sorguladığı kişiler ise bu teorilerin yaratıcılarıdır: W. E. B. Du Bois, Emile Durkheim, Sigmund Freud, Vladimir Lenin, Georg Simmel, Beatrice Webb ve M

Ev Kızı Evren - Filiz Şakar | Kitap Yorumu #38

***Tanıtım*** Kitaplar, gizem ve cinayet; mükemmel birleşim. -Tess Gerritsen- Tess Gerritsen Ev Kızı Evren'in karakterlerinden biri, üstelik bu kitap için sarfettiği övgü dolu sözcükler kapakta yer alıyor. Ev Kızı Evren -Wattys 2015 Kazananı - 56 hafta boyunca Macera Kategorisi birincisi olarak kaldı - 54 bin yorum, 107 bin oy aldı. Salata yaparken bıçağı ne kadar hızlı kullandığınızla övündünüz mü hiç? Övünün ! Ya da beşinci katta cam silerken en uzak noktayı bile pırıl pırıl yapabilmek için ne kadar güç sarf ettiğinizi fark ettiniz mi? Edin! Peki, halıya dökülen mürekkebi nasıl çıkaracağınızı biliyor musunuz? Bilin! Bütün bunları bilince bir ev kızının neler yapabileceğine hayret etmeyeceksiniz. Ev Kızı Evren polisiye bir olayı mizahi diliyle anlatırken, heyecanla kalkıp en yakındaki tavayı sapından sıkıca kavramanızı sağlayabilir. Ve sıradan bir tavayla, bir kahraman yaratmış olabilir…  "Ben bir masal kahramanı değilim. Hiçbir zaman da olmayacağım. Ben bir ev kızıyım. Ger

Buz Ateşi - Amanda Hocking (Kanin Günlükleri #1) | Kitap Yorumu #36

***Tanıtım*** Fantastik / Kurgu / Yabancı Orijinal İsim:  Frostfire (İngilizce) Sayfa sayısı:  328 Ebat:  13.8x21 cm Yayın Tarihi:  Mart 2016 ISBN:  978-605-09-2568-5 Buzlar ülkesi Kanada’nın derinliklerinde, troll kabilelerinin en güçlüsü Kaninler hüküm sürüyor. Uzun sarı saçları ve mavi gözleriyle Kaninler arasında hemen göze çarpan, on dokuz yasındaki Bryn, kabilesinden dışlanmış bir melez ve tek isteği, kralın seçkin muhafızlar ordusunda  kendine bir yer edinebilmek... Aşkları için seçkin konumlarından feragat eden anne babasının aksine, Byrn ülkesine ve halkına hizmet etmek, isinde en iyi olabilmek için her şeyden vazgeçiyor. Bryn’in bir de gizli bir amacı var: babasının canına kast eden eskinin muhafızı, şimdinin haini yakışıklı Konstantin’den intikamını alabilmek. Byrn’ın soluk kesen “Kanin Günlükleri” macerası Buz Ateşi ile alev alıyor. ***Yorum*** ''Demek biz...'' Duraksayıp dudaklarını yaladı. ''İnsan değiliz, öyle mi? Hayır, puma ile aslan ar