***Tanıtım***
"Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; Dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta"
Lolita, Sayfa 7
Lolita okuru her zaman sarsacaktır.
Brian Boyd
Lolita'yı okumaya karar verdiğinde, lütfen onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu unutma.
Vladimir Nabokov (Edmund Wilson'a Bir Mektubundan)
Sayfa Sayısı: 364
Baskı Yılı: 2004
Dili: Türkçe
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
***Yorum***
(Bu yorum bu kitap için fazla yüzeysel kalmış olabilir.)
''Birbirimize hemen deli gibi,sakarca,utanmazca,ıstıraplar içinde aşık olduk; umutsuzca diye de eklemeliyim, çünkü birbirimize sahip olmak için duyduğumuz delicesine karşılıklı arzu ancak birbirimize bedenimizin ve ruhumuzun son zerresine kadar sahip olmak, birbirimizin içine erimekle doyacak gibiydi.''
Bu kitap, benim uzunca süre üzerinde sapıklık edip delicesine araştırdığım ardından almak konusunda karar verip, uzunca bir süre almayı bekletip en sonunda cesaretimi yerine uydurup bir çırpıda Eskişehir Kitap Günlerinde çantama attığım bir kitaptır. Bu kitabın gerçekten farkına varmış olmam da Pegasus yayınlarından çıkan Eksik Parça kitabında ana karakterin en sevdiği kitap olması durumuyla gerçekleşti. Vallahi klasik kitap okuyunca yazım tarzım bile değişiyor, her okuduğum kitaptan nasıl nasipleniyorsam artık!
''Bu yukarıdaki, sayısı yirmiyi bulan gün dökümlerinin sonuncusu oldu. Hepsi göz önüne alındığında şeytanın, bütün kurnazca buluşlarına karşın bana gün be gün aynı şeyleri çektirdiği görülecektir. İnsanı önce günaha çağırır, sonra elini ayağını bağlar, benliğinin ta derinlerinde kör bir acıyla olduğu yerde bırakıverirdi.''
Çoğu yorumumda kitaplar hakkında 'Bu kitaba beklentisiz başlarsanız sevebilirsiniz' tarzı şeyler söylememe rağmen, hiç bir kitaba beklentisiz başlanmaz. Hatta ve hatta beklentisiz başlamak bile kitaba beklenti duymamanın bir beklentisidir. (İki gram klasik kitap okudum ya bak bak cümlelere bak hemen edebiyat filozofu kesildim anam anam!) Lakin, ben bu kitaba büyük beklenti ile başladım. Genel çerçevelerimde çok sık klasik kitap okumamakla birlikte okuduğum klasikleri de (ne haddimeyse,) seçime tabii tutarım. Bu da onca elenen klasikler arasından çekip çıkardığım bir kitap. E haliyle oluşacak beklentinin dağlar dağlar şarkısı eşliğinde gelmiş olması ka çı nıl maz.
''Deli gibi sahip olduğum o değil, benim kendi yarattığım düş varlığı bir Lolita'ydı. Gerçek Lolita'dan daha gerçekçi belki de, onunla örtüşüyor, onu sarıp sarmalıyor, kendi istemi ya da bilinci olmaksızın benimle onun arasında süzülüyordu - yaşamıyordu bile aslında.''
Büyük beklenti büyük yıkıntılar getirir demiş, Peter Parker'ın amcası ya da buna benzer şeyler emin değilim. Bende çok yüksekten uçarken bir anda yere çakıldım. Kitabı okumadan önce bir çok yerde kitabı araştırdığımdan bahsetmiştim ve konusunu da biliyordum elbetteki. Olacak olayları da biliyordum, kitap hakkında bilmediğim şey (Evet spoiler yemekten rahatsız olmayan enteresan bir yaşam formuyum) bütün bu olanların nasıl bahsedildiğiydi. Sırf - delice istememe rağmen- kitabı okurken etkilenmemek için filmlerini bile izlemeyi reddettim. Ve bu dönem benim için çok sancılı bir dönem oldu. Tahmini kitabı bitirme sürem 2-3 gün diye göz kararı bir hesap yaparken, kitapta hoşuma gitmeyen şeyler dolayısıyla epeyce rötarlı bitirdim. Hatta ve hatta acaba araya başka bir kitap atsam mı diye düşündüysem de kendime mani oldum.
''İnsanoğlu kusursuz cinayet işleyemez ; ama kader işleyebilir.''
Kitabı sevip sevmediğim konusunda kararsızım fakat okuduğum için pişman olmadım. Kitap Humber Humbert karakterinin otobiyografisi tarzında yazılmıştı. Sanırım, bu kitap hakkında katı düşüncelerimi hafif yumuşatan şeyler ön söz ve son söz oldu. Yazarın kendi ağzından bu kitabı yazışını okumak yani aklına nereden geldiği keza, bu biraz daha aydınlatıcı oldu. Fakat kitap - Ben Edmund Wilson değilim Nabokov- Onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu yer yer unuttum.
''Hanc nisi mors mihi adimet nemo! Juncea puellula, jo pensavo fondisime, nobserva nihil quidquam - Ölümden başka hiçbir şey bu zayıf küçük kızı benden alamaz! Hiç bir şeyi daha şefkatle düşünmedim.''
Kitabı okumayı düşünenlere nacizane bir kaç şey söylemek istiyorum. Kitap son derece farklı bir kitap, geniş düşünmek ve sonunu görebilmek için olağanca bir hoşgörü gerektiriyor. Kitabı okurken bunların bende az az bulunduğunu fakat çoğaltmak ve anlayış açısından yükseltmek için kitabın sonunu gördüm. Kesinlikle bir tık farklılaştığınızı hissediyorsunuz. Doğrusu bu kitabı yorumlarken çekindiğim noktalardan birisi, bir klasiği yorumlamanın ne kadar doğru olacağıydı. Ardından düşündüm ki, belki şu anda okuduğum bir kitap - farkında olmadığım- ilerleyen zamanlarda bir klasik olacak ve ben onu yorumlamış olacağım. Sonra koyverdim tabii. Yorumu yazdım, okuduğunuzdan belli değil mi?
''Ölüyorum Lolita Haze, ölüyorum
Nefretten pişmanlıktan ölüyorum
Ve yine kaldırıyorum kıllı yumruğumu
Ve yine sen ağlıyorsun, duyuyorum!''
öpücükler xoxo
"Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; Dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta"
Lolita, Sayfa 7
Lolita okuru her zaman sarsacaktır.
Brian Boyd
Lolita'yı okumaya karar verdiğinde, lütfen onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu unutma.
Vladimir Nabokov (Edmund Wilson'a Bir Mektubundan)
Sayfa Sayısı: 364
Baskı Yılı: 2004
Dili: Türkçe
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
***Yorum***
(Bu yorum bu kitap için fazla yüzeysel kalmış olabilir.)
''Birbirimize hemen deli gibi,sakarca,utanmazca,ıstıraplar içinde aşık olduk; umutsuzca diye de eklemeliyim, çünkü birbirimize sahip olmak için duyduğumuz delicesine karşılıklı arzu ancak birbirimize bedenimizin ve ruhumuzun son zerresine kadar sahip olmak, birbirimizin içine erimekle doyacak gibiydi.''
Bu kitap, benim uzunca süre üzerinde sapıklık edip delicesine araştırdığım ardından almak konusunda karar verip, uzunca bir süre almayı bekletip en sonunda cesaretimi yerine uydurup bir çırpıda Eskişehir Kitap Günlerinde çantama attığım bir kitaptır. Bu kitabın gerçekten farkına varmış olmam da Pegasus yayınlarından çıkan Eksik Parça kitabında ana karakterin en sevdiği kitap olması durumuyla gerçekleşti. Vallahi klasik kitap okuyunca yazım tarzım bile değişiyor, her okuduğum kitaptan nasıl nasipleniyorsam artık!
''Bu yukarıdaki, sayısı yirmiyi bulan gün dökümlerinin sonuncusu oldu. Hepsi göz önüne alındığında şeytanın, bütün kurnazca buluşlarına karşın bana gün be gün aynı şeyleri çektirdiği görülecektir. İnsanı önce günaha çağırır, sonra elini ayağını bağlar, benliğinin ta derinlerinde kör bir acıyla olduğu yerde bırakıverirdi.''
Çoğu yorumumda kitaplar hakkında 'Bu kitaba beklentisiz başlarsanız sevebilirsiniz' tarzı şeyler söylememe rağmen, hiç bir kitaba beklentisiz başlanmaz. Hatta ve hatta beklentisiz başlamak bile kitaba beklenti duymamanın bir beklentisidir. (İki gram klasik kitap okudum ya bak bak cümlelere bak hemen edebiyat filozofu kesildim anam anam!) Lakin, ben bu kitaba büyük beklenti ile başladım. Genel çerçevelerimde çok sık klasik kitap okumamakla birlikte okuduğum klasikleri de (ne haddimeyse,) seçime tabii tutarım. Bu da onca elenen klasikler arasından çekip çıkardığım bir kitap. E haliyle oluşacak beklentinin dağlar dağlar şarkısı eşliğinde gelmiş olması ka çı nıl maz.
''Deli gibi sahip olduğum o değil, benim kendi yarattığım düş varlığı bir Lolita'ydı. Gerçek Lolita'dan daha gerçekçi belki de, onunla örtüşüyor, onu sarıp sarmalıyor, kendi istemi ya da bilinci olmaksızın benimle onun arasında süzülüyordu - yaşamıyordu bile aslında.''
Büyük beklenti büyük yıkıntılar getirir demiş, Peter Parker'ın amcası ya da buna benzer şeyler emin değilim. Bende çok yüksekten uçarken bir anda yere çakıldım. Kitabı okumadan önce bir çok yerde kitabı araştırdığımdan bahsetmiştim ve konusunu da biliyordum elbetteki. Olacak olayları da biliyordum, kitap hakkında bilmediğim şey (Evet spoiler yemekten rahatsız olmayan enteresan bir yaşam formuyum) bütün bu olanların nasıl bahsedildiğiydi. Sırf - delice istememe rağmen- kitabı okurken etkilenmemek için filmlerini bile izlemeyi reddettim. Ve bu dönem benim için çok sancılı bir dönem oldu. Tahmini kitabı bitirme sürem 2-3 gün diye göz kararı bir hesap yaparken, kitapta hoşuma gitmeyen şeyler dolayısıyla epeyce rötarlı bitirdim. Hatta ve hatta acaba araya başka bir kitap atsam mı diye düşündüysem de kendime mani oldum.
''İnsanoğlu kusursuz cinayet işleyemez ; ama kader işleyebilir.''
Kitabı sevip sevmediğim konusunda kararsızım fakat okuduğum için pişman olmadım. Kitap Humber Humbert karakterinin otobiyografisi tarzında yazılmıştı. Sanırım, bu kitap hakkında katı düşüncelerimi hafif yumuşatan şeyler ön söz ve son söz oldu. Yazarın kendi ağzından bu kitabı yazışını okumak yani aklına nereden geldiği keza, bu biraz daha aydınlatıcı oldu. Fakat kitap - Ben Edmund Wilson değilim Nabokov- Onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu yer yer unuttum.
''Hanc nisi mors mihi adimet nemo! Juncea puellula, jo pensavo fondisime, nobserva nihil quidquam - Ölümden başka hiçbir şey bu zayıf küçük kızı benden alamaz! Hiç bir şeyi daha şefkatle düşünmedim.''
Kitabı okumayı düşünenlere nacizane bir kaç şey söylemek istiyorum. Kitap son derece farklı bir kitap, geniş düşünmek ve sonunu görebilmek için olağanca bir hoşgörü gerektiriyor. Kitabı okurken bunların bende az az bulunduğunu fakat çoğaltmak ve anlayış açısından yükseltmek için kitabın sonunu gördüm. Kesinlikle bir tık farklılaştığınızı hissediyorsunuz. Doğrusu bu kitabı yorumlarken çekindiğim noktalardan birisi, bir klasiği yorumlamanın ne kadar doğru olacağıydı. Ardından düşündüm ki, belki şu anda okuduğum bir kitap - farkında olmadığım- ilerleyen zamanlarda bir klasik olacak ve ben onu yorumlamış olacağım. Sonra koyverdim tabii. Yorumu yazdım, okuduğunuzdan belli değil mi?
''Ölüyorum Lolita Haze, ölüyorum
Nefretten pişmanlıktan ölüyorum
Ve yine kaldırıyorum kıllı yumruğumu
Ve yine sen ağlıyorsun, duyuyorum!''
öpücükler xoxo
Yorumlar
Yorum Gönder